Sayın Valim Sayın Belediye Başkanım Hahambaşımız

Sevgili Dostlarımız, Kardeşlerim

Yemeklerini, yemeğimiz, mekanlarını mekanımız yapan   Darülaceze'mizin Başkanı Nevzat Bey, ekibi ve masalarımızı şereflendiren bu kutsal mekanın sakinleri, sevgili çocuklarımız...hepiniz hoşgeldiniz..bizler de hoşgördük...

13. senesini hep birlikte yaptığımız bu mübarek Ramazan iftarımızda tekrar 'bir' olabilmekten çok mutluyuz....

Bu akşam sizlerle 3300 senelik aşk kitabımızın bu haftaya düşen bölümünden öğrenmeye çalıştıklarımı paylaşmaya çalışacağım...

Bu aşk kitabımızın adı Tevrat... ve  her hafta tüm dünyadaki Yahudi Cemaatlerinin sinagoglarında aynı zamanda okunmakta....ve hatta bu mekandaki sinagogumuzda bile bir tanesi mevcut... bu vesileyle buradaki sinagogumuzu tefriş ederek bizlere tekrar kazandıran Kuzguncuk vakfımıza teşekkür ederim...

Maalesef, halen Tevrat'ımızın tahrif edilmiş olduğu, değiştirildiği ile ilgili söylemleri üzüntü ile okumaktayız...ama bilinmesini isteriz ki sinagoglarımızda okuduğumuz ve içinden hayatı öğrenmeye çalıştığımız Tevratlar taa 3300 sene evvel Tanrı'mızın Musa Peygambere Sinay dağında halkın huzurunda verdiğinin aynısı...ne bir harfi ne bir kelimesi ne bir cümlesi ne de bir paragrafı değişti..

Ve Tanrı bu hafta bize ‘Ree' demiş...Ree 'gör' demek...

'Gör'... önüne 'bereket'i ve 'kıtlığı' koyuyorum...

Neden Tanrı bizlere 'gör' dedi....

Neden "bu kadar ileri teknolojiye sahip olduğumuz bir dünyada halen göremeyebileceğimizi bizlere hatırlattı...

Belki herhangi bir konuda belli bir aksiyona geçmeden mutlaka bizden farklı bir noktadan bakan bir "ötekinden"de fikir almamızı ve onu duyarak, planladıklarımızı tekrar gözden geçirmemizi istedi...

Ben'den farklı bir ‘ben'e giderek, sen ne düşünüyorsun? Sen ne önerirsin diyerek bir ben ve sen oluşturmamızı ve buna "biz" diyerek bereketi görmemizi istedi...

Biz olduğumuz zaman kimin az, kimin çok, kimin beyazi, kimin turuncuyu sevdiği veya kimin hangi etiketi taşıdığı hiç önemli değil...önemli olan o ‘biz'in yarattığı kuvvet...

Ve o 'biz'in yarattığı kuvvetle inançlarımızın ortak hedefi olan sevgiye ulaşır, yaratılmış olan o ötekini sevebildiğimiz için Yaradan'ımızla da bütünleşebiliriz...

Bu şekilde hep birlikte içinde olduğumuz değişimin ve barış hedefinin yaratmayı hedeflediği muhteşem Türkiye senfonisini seslendirebiliriz ... Bu senfoni içinde yer alıp sesimizi duyurmaya çalıştığımızda bundan faydalanarak gürültü yaratmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz. ..

Böylece Türkiye senfonimizin mesajını ruhuna gıda arayan bölgemize ve farkındalığını kaybetmiş dünyamıza ulaştırabiliriz...

İşte bu mesajı bir sanatçı titizliğiyle icra etmeye çalışırken maalesef görebiliyoruz ki sanat hocalarımızın içinde dahi ayırımcılığı sanat haline getirmiş olanlar çıkabiliyor...Bu gibi önyargılarla öğrenilmiş ve alışkanlık haline gelmiş olan yanlışlıklar toplumun her kesimine yayılabildiği gibi önce önyargıyı arttırmakta, bunu nefrete dönüştürebilmekte, en sonunda ise hiç istemeyeceğimiz sonuçlara yol açabilmektedir....Mutlaka ifade özgürlüğümüz olabilmeli ancak özgürlükler de ifadelerle yok edilmemelidir...

Dün sevgili kardeşimYasef Yahya'nın onuncu yıl mevludunu yaptık. Mükemmel bir aile babası ve çok yardımsever bir kardeşimiz olan Yasef kapısında sadece Dişçi Yasef Yahya yazdığı ve Musevi olduğu bilindiği için öldürüldü.

Kendisini sevgi ve özlemle anıyorum.

Bu tip söylemleri tabii ki hukuka taşıyabilir ve yarattığı tahribatı hukuk yoluyla çözmeye çalışabiliriz....ancak ‘bir' olan Yaradanımıza sevgi yoluyla ulaşmaya çalışan bizler için bunun öncesinde daha doğru ve birleştirici iki yol daha var...Birlikte oluşturmamız gereken yapıcı söylemlerle bu önyargıları ve yaklaşımları hepbir ağızdan anında kırmak ve aramıza kazanmaya çalışmak....

İkinci yol ise aile reisinin yani devletimizin çocuklarının kendisine şikayet gelmesini beklemeden huzur ve kardeşliği tesis edecek adalet sağlaması için resen inisyatifini kararlılıkla kullanmasıdır..

Sevgili Dostlarım ve kardeşlerim

Bugün burada 18.000 kişilik ve demografik olarak azalmakta olan cemaatimizin başkanı olarak konuşuyorum...Cumhuriyetimizin ilk yıllarında ise 100.000 kişiydik...ve Türkiye'nin gelişimine paralel olarak vatanımızda 600.000 kişi olabilirdik...buna rağmen hayat mücadelemizin içinde çoğumuz gönüllü olarak cemaatimizi ayakta tutmaya ve Türkiye senfonimize yüzlerce yıldır olan katkımızı,,, ve bu katkımızın içtenliğinin halen çeşitli ortamlarda sorgulanmasının acısını yaşasak da canlı tutmaya çalışıyoruz...

Hedefimiz yaşam savaşı veren bir toplum olmaktan çıkıp yaşam veren bir toplum olmak...

Bu konudaki en büyük umudumuz Sayın Başbakanımızın inisyatifi ve inancı ile çıkmış olan azınlık vakıflarının mülklerinin bir kısmının iade yasasıdır.

Bu konudaki iradenin ve isteğin halen karar aşamasında olan tüm dosyalarımıza yansıyacağına ve haklarımızın hukukun sınırlarını zorlama pahasına iade edileceğine olan inancımız tamdır. Bu vesileyle başta Sayın Başbakanımıza, hükümetimize ve Vakıflar Genel Müdürümüz Adnan Bey kardeşime, burada olamaması sebebiyle de temsilcisi Laki Vingas aracılığıyla anlayışları için çok teşekkür ederim.

Sözlerime son verirken bizler burada neşe ve huzur içinde hep birlikte iftar açıyoruz. Ancak ülkemizin hemen yanı başında büyük acılar yaşanıyor. Suriye'den son aylarda güneydoğu bölgemize kaçabilenler yine de şanslı olanlar...ancak maalesef aralarında binlerce öksüz ve yetim çocuk var...Bu konuyu hepimiz mutlaka medyadan izliyoruz, şahsım ise 10 gün kadar önce Sayın Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ile bir iftar sofrasında yanyana otururken kendisinden bu çocukların acısını dinledim, gözlerinde gördüm ve birlikte onların yüzünde bir tebessüm yaratabilmek için bir bayram katkısı yapmaya karar verdik. Bu konuda American Joint Distribution Committee de bizlere yardımcı oldu. Biraz sonra bu mütevazi katkımızı Hahambaşımız Sayın Valimize Dışişleri bakanımıza ulaştırması için teslim edecek... Umuyorum ki bu şekilde bu çocuklarımızın sesini daha çok duyurabilir ve insanların onları unutmamasını sağlayabiliriz..

Hepinize tekrar hep birlikte olduğumuz için şahsım ve tüm cemaatim adına teşekkür eder, yaklaşmakta olan Ramazan bayramını en içten duygularla şimdiden kutlarım.

Sağolun Varolun...