24 Şubat 2015 tarihinde Sarayburnu’ nda Devlet tarafından düzenlenen Struma anma töreninde Kültür Bakanı Sayın Ömer Çelik’in konuşması

Saygıdeğer misafirler, öncelikle hükümetimiz adına Türk Musevi Cemaatine Struma gemisinde hayatını kaybedenler için taziyelerimizi sunmak isteriz. Tabii aslında bu cümlede bile bir eksiklik var, o da şu, biz Türk Musevi Cemaatine taziyelerimizi sunmuş oluyoruz sanki bizden ayrı bir parçaymışlar gibi, aslında bu acı hepimizin acısıdır. Dolayısıyla bütün milletimize taziyelerimizi sunuyoruz.

12 Aralık 1941’de bir gemi kendi kaderine doğru yola çıktı. Köstence limanından. İçinde 108’i çocuk 768 tane yolcu vardı. Uzun bir yol kat etti ve Sarayburnu açıklarına geldi. Burada maalesef İngiltere mandasında bulunan Filistin için vize alamadığı için 70 gün boyunca beklemek zorunda kaldı. Sizlerin dedelerinizin ve o zaman ki Türk Kızılay’ının yardımlarıyla 70 gün boyunca bu gemideki insanlara yardım götürüldü, bakıldı.
Netice itibarıyla karmaşık bir süreç trajik olayların neticesinde Karadeniz’de bu gemi kendi kaderine gitti.
Bu çok büyük bir acı. Bugün ilk defa böyle bir anma töreni yaparak ve buna hükümet düzeyinde katılarak aslında biraz evvel Saygıdeğer Hahambaşımın kulağıma fısıldadığı gibi bu acının unutulmamasını temin etmeye çalışıyoruz. Genelde bu tip acıların üstü örtülmeye çalışılır, unutulmaya terk edilir ama biz bu acının unutulmasını istemiyoruz. Bu tarihimizin bir parçasıdır. Bir daha asla tekerrür etmemesi için her sene akitleşmek üzere bu törenleri yapmaya başlıyoruz ve bunu asla unutmayacağız ve unutturmayacağız. Buradaki hatalar ihmaller hiçbir zaman unutulmaması gereken şeyler. Niçin? Aynı şeyler yarın tekrar bazı Yahudilerin, bazı Müslümanların ve bazı Hıristiyanların başına gelmesin diye.

Dün güzel bir şeye şahitlik ettik. Norveç’te sinagoga saldırı olduğu için Norveç’teki genç Müslümanlar sinagogların önünde nöbet tuttular. Asıl olan şudur. Sinagogların etrafında Allah’ın isminin anıldığı o kutsal mekanlarda Müslümanlarda Hristiyanlarda nöbet tutmalıdır.
Camilerin etrafında Yahudiler ve Hristiyanlar nöbet tutmalıdır, kiliselerin etrafında Müslümanlar ve Yahudiler nöbet tutmalıdır. Çünkü hepsi aynı Allah’a yakarmaktadır. 23 Şubat 1942 de buradan ayrılan ve maalesef 24 şubat 1942 de ebediyete uğurladığımız o 768 insanın anıları önünde büyük bir saygı ile eğiliyoruz.

O insanlar bizim tarihimizin bir parçası Türkler ve Museviler arasındaki tarihi ilişkinin belki de en dramatik sayfası Tarihimizin güzel günlerini andığımız gibi bu acılarını da unutmamak zorundayız, çünkü bunlar bizim gelecekte daha iyi haberler duymamızı sağlayacaktır.
Beraberce paylaştığımız bir söz var. İstiyoruz ki bundan sonrasında hep iyi haberlerle bir araya gelelim. Ama iyi haberler için bir araya gelmemiz ancak bu acı olayları unutmamamızla mümkün.

Saygıdeğer konuşmacılar bahsettiler; İslamofobia, antisemitizm, yabancı düşmanlığı,ırkçılık bugün tarihte unuttuğumuzu zannettiğimiz birtakım tehditler eskisinden daha büyük bir tehdit olarak insanlığı tehdit ediyor. Aslında insan aklı gelişmiştir, insan vicdanı gelişmiştir diye düşünmeye başladığımız; insan haklarının evrensel bir değer olduğunu düşündüğümüz, hümanizmin evrensel bir değer olduğunu düşündüğümüz zamanlar maalesef hemen arkasında tarihin en ilkel sayfalarından en korkunç tehditler yine fışkırıyor. Antisemitizm tehlikesi yükseliyor, İslam karşıtlığı tehlikesi yükseliyor, ırkçılık, yabancı düşmanlığı yükseliyor. Özellikle de Avrupa için son derece geçerli bir tehdit olarak bunlar önümüzdedir. O sebeple bizim Struma'yı anmamız aslında sadece bir gemiyi tarihimizde herhangi bir parçayı anmamız değil. Karşı karşıya olduğumuz tehditler karşısında aklımızı ve vicdanımızı her zaman bir tutmamız için bir vesile bu aynı zamanda. Kuşkusuz son derece dramatik bir olay ama bu olay kendisinden daha büyük olaylara işaret eden bugün günümüzün gelişmeleri karşısında bizim aklımızın ve vicdanımızın her zaman diri ve her zaman uyanık olması gerektiğini bize anlatan bir şey.

Çünkü bütün bu tehlikeler antisemitizm, islam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ırkçılık bunların hepsi aynı kaynaktan besleniyor. Bunlar insanın bir parçası olan kötülük üretme kabiliyeti ile bir takım siyasi ve sosyal akımların birleşmesi neticesinde insanlığa büyük acılar yaşatıyor. Holokostun 70. Yılında, 73 yıl önce olan bu olayı anmamız bu bakımdan önemli. Bu hadisede hayatını kaybedenleri anıyoruz, onların anıları önünde eğiliyoruz, kuşkusuz Musevi Cemaatinin büyük acısını paylaşıyoruz, ama şunu da söylüyoruz ki, bizim bu acıyı unutturmama irademiz, aslında bu acını sadece Musevi Cemaatinin değil, hepimizin ortak acısı olduğunu ifade etmek içindir. Asla unutmayacağız, asla unutturmayacağız. Bunlardan hep beraber ders çıkaracağız ve geleceğe hep beraber güçlü bir biçimde bakacağız.

Musevi Cemaati bu ülkede, daha önce de bir vesileyle söylediğim gibi misafir değildir, bu ülkede ev sahibidir. Bu ülkenin her vatandaşı gibi, çeşitli vesilelerle gündeme getirildiği şekilde, kendilerinin sorumlu olmadığı bir takım olaylarda onların taciz edilmeleri ya da bir takım sıkıntılarla karşı karşıya bırakılmaları asla tahammül edemediğimiz şeylerdir. Bunlara karşı en dik bir biçimde dururuz.

İnşallah bundan sonra iyi haberlerle bir araya geliriz. Bu vesileyle, bu anma töreni vesilesiyle tekrar taziyelerimi sunuyorum. Hepinize sevgiler ve saygılar iletiyorum. Sağ olun.