24 Şubat 2015 Sarayburnu'nda Devlet tarafından düzenlenen Struma anma töreninde Türk Musevi Cemaati adına Başkan Vekili Moris Levi 'nin yaptığı konuşma.

İstanbul: 24 Şubat 2015

 Burada olanların pek çoğu Struma olayı olduğu günlerde hayatta bile değildik.

Bugün Struma'yı oluşturan o kurbanları,  o insanları da tek tek hatırlayan hiç kimse yaşamıyor,

Artık  Struma dan sadece bir gemi gibi bahsediyoruz içinde ölen 768 kişi de sadece birer rakam sanki.

Ama Struma insanlarla dolu idi, Kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, çaresiz,   yalnız,  ama ümitle yaşamak isteyen insanlarla dolu idi.

O insanlar sadece Struma diye anılıyorlar. 

Batmadan önce son 15 yılını Tuna üzerinde hayvan taşımak için kullanılmış olan 46 metre bir hurda geminin adı ile "insanları " anıyoruz.

Struma denildiğinde benim hatırladığım yaşı 80 lerinde koca koca büyüklerimin bu ismi duyduklarında hıçkıra hıçkıra ağlayışlarıdır.

Henüz genç bir delikanlı iken,  gece yarıları yetkililerin göz yumması ile kayıklara evlerinden topladıkları yiyecekleri doldurup Struma ya Kızılay ile birlikte erzak taşıyan ve o insanların çaresizliğine bizzat şahit olmuş olan insanları tanıdım ben.

Struma bırakılmıştı, yalnızdı, sahipsizdi, önemsizdi, çaresizdi, herkesin kurtulmak istediği bir dertti, ortadan kalkması dilenen hiç yaşanmamış olması tercih edilen bir musibetti

Ne yazık ki, yalnız Türkiye'nin değil  İngiltere'nin, Rusya'nın, Romanya'nın ve belki de diğer bütün Avrupa devletlerinin hiç olmamasını diledikleri gemilerden biriydi.

İyi ki anılıyorlar, çünkü tarih ötekileştirme ve nefret yüzünden yok edilip te anılmayan kim bilir ne kadar çok benzerleri ile dolu.

Bugün olaydan 73 yıl sonra,  o dönemin yetkililerini, diplomatlarını, devlet adamlarını adalet terazisi ile ölçmek mümkün değildir.

Zaten suçlanacak hiç kimse yok ise demek ki herkesin OLAYDA BİR SORUMLULUK payı vardır.

Ama yapılacak olan şey dün olanların ışığında bugünü yeteri kadar açık görebilmektir

Geçmişin yanlışlarından tüm insanların geleceği adına doğruları çıkarabilmektir.

Eğer bu yapılmaz, yapılamaz ise,

Görülen odur ki böyle devam eder ise dünya daha çok Struma lar anacak ve Strumaların sorumluluğunu taşıyacağız.

Yaşam hakkı kutsaldır. Bütün Semavi dinlerde bir hayat kurtarmanın tüm insanlığı kurtarmak ile eş değer olduğu vurgulanmıştır.

Kurbanlar ve "fikir ve söylem sahipleri" değişmiştir ancak ne yazık ki Struma olayından 73 yıl sonra bile nefret dolu söylemler devam etmektedir

Struma;   Söylemlerin menfaatlere, menfaatlerin eylemlere dönüşebileceği noktada çaresiz insanların yalnızlığa nasıl terk edilebileceğinin tipik bir hikâyesidir.

Bütün gelişmelere ve zaman zaman  ötekileştirici söylemleri kullanmanın çeşitli nedenlerle çok cazip göründüğü dönemlerde bile insanların ve inanç sahiplerinin hayat haklarına ve hassasiyetlerine yönelik sonuçların bilincinde olabilmeliyiz.

Türk Musevi cemaati olarak ne sebepten ve kimler tarafından söylenmiş olursa olsun her bir  Antisemit, İslam karşıtı ve benzeri nefret söyleminin, hepimizin yarınlarını karartmasında yarattığı yalnızlığın acısını da yaşadığımızı vurgulamak isteriz.

Bundan da dolayı da  yaşadıkları toplumlarda İslamofobi ve benzer ötekileşmeyi, itibarsızlaştırılmayı yaşayanların yaşadıkları karşısındaki duygularını çok iyi  anlıyoruz.  

Bunun içindir ki azınlık olarak yaşayan toplumların kendilerini sahipsiz ve yalnız hissetmelerinin önüne geçebilmek , çok olanın kendini o azınlık yerine koyarak anlayışını, eğitim sistemini ve adaletini genişletebilmesi ile mümkün olabilir. 

Struma gibi tarihi olaylar bir kez daha bize gösteriyor ki:

Doğru olanı doğru olduğu için yaptığımız  ve bunun sorumluluğunu taşıdığımız sürece yarınların nesillerine hem daha onurlu bir geçmiş hem de daha kuvvetli bir gelecek bırakabiliriz.

Struma'yı da yalnızlaştıran ve terk eden o günün devletleri arasından bizim bugün anıyor olmamızda bir doğruyu yıllar sonra da olsa yalnızca doğru olduğuna inandığımız için yapıyor olmamız,  geçmişin sorumluluğu ile yarına güvenle bakma yolunda hepimize umut vermektedir. Bu umudu genişleterek, tabana yayarak yaratacağımız gelecek tüm dünyaya ışık olabilecektir.

Türk Musevileri olarak bu adımları atanlara, acımızı paylaşanlara teşekkür ediyoruz.