Diğer büyük dinler gibi Yahudilik birtakım inançlara dayanır, ancak Yahudi olmak için bu inançlara bağlı olmak gerekmez. Yahudilikte kişinin davranışları, inançları kadar önemlidir. Maimonides, Yahudilik inancını, yaygın olarak kabul edilen "imanın on üç ilkesi" olarak açıklamıştır. On ikinci yüzyılda yaşamış olan ve Müslümanların İbn Maimun olarak tanıdığı ünlü Yahudi filozof Maimonides, Yahudiler arasında Rambam adıyla bilinir.
Maimonides "imanın on üç ilkesi"ni Yahudilik inancının asgari koşulları olarak görür:
Bu temel ilkeler zaman içinde tek tek tartışıldığı gibi, Yahudiliğin Liberal akımı içinde de pek çoğu tartışılmıştır.
Yahudilik diğer dinlerin aksine soyut evrensel kavramlara odaklı değildir. Yahudiler Tanrı, insan, evren, yaşam ve yaşam sonrası gibi konuları derinine düşünmüşlerse de, bunlarla ilgili yukarıda belirtilen genel kavramlar dışında hiç bir zorunlu, resmi, kesin fikir yoktur. Kişisel yorumlara açık olan bu konular eski zamanlarda olduğu gibi günümüzde de Yahudi din adamları arasında tartışılmaktadır.
Yahudilik ilişkilere odaklanır: Tanrı'yla insanlar arasındaki ilişkiler, Tanrı'yla Yahudiler arsındaki ilişkiler ve insanlar arası ilişkiler. Kutsal metinler evrenin yaratılışından başlayarak bu ilişkilerin gelişimini, Tanrı ile İbrahim (Abraham) arasındaki ilişkilerin başlangıcını, Tanrı ile Yahudi milletinin ilişkilerini ve devamını anlatır. Tevrat ayrıca bu ilişkilerin getirdiği ve değişik Yahudi akımlarının farklı olarak yorumladığı karşılıklı yükümlülükleri açıklar. Ortodokslar (dindarlar) bunların Tanrı'dan gelen kesin ve değişmez kanunlar olduğunu savunur; Konservatifler (tutucular) bunların Tanrı'dan gelmiş ancak zamanla değişip, gelişen kurallar olduğuna inanır; Reformistler ve Reconstructionistler ise bunları, uygulanıp uygulanmama kararı kişiye kalmış, ana hatlar olarak tanımlar.