Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sayın Faruk Kaymakçı

Sayın Rektör,

Saygıdeğer Hahambaşı ve Türk Yahudi Cemaatinin Saygıdeğer Başkanı,

Saygıdeğer Büyükelçiler,

Değerli Konuklar,

Hanımefendiler ve Beyefendiler,

  • Bugün Holokost kurbanlarının aziz hatıralarını onurlandırmak için bir araya geldik.
  • Nazi rejiminin katlettiği altı milyon Yahudi’yi huzurlarınızda saygıyla anıyorum.
  • BM, 2005 yılında ülkemizin de ortak sunucusu olduğu bir kararla, 27 Ocak tarihini, Holokost Kurbanlarını Anma Günü olarak kabul etmiştir.
  • Ülkemizde de 2011’den bu yana düzenlediğimiz Holokost’u anma törenlerine son dört yıldır ev sahipliği yapan Ankara Üniversitesine, Rektör Sayın Prof. Dr. Erkan İbiş’e ve bu törenin düzenlenmesinde emeği geçenlere buradan şükranlarımı sunuyorum.

Değerli katılımcılar,

  • Nazi rejiminin, sözde ari ırk temelli toplum düzeninde zararlı unsurlar olarak görülen milyonlarca Yahudi’ye ek olarak, Romanları, eşcinselleri, zihinsel veya fiziksel engeli bulunan insanları topluca katletmesi neticesinde Holokost gerçekleşmiştir.        
  • Bu büyük suçun işlenmesiyle sonuçlanan süreçte bilim insanları Alman ırkının üstünlüğünü kanıtlamak için teoriler üretmiştir.
  • Hukukçular Yahudilerin vatandaşlık ve mülkiyet haklarının kısıtlanması için kanunlar oluşturmuş; Yahudilere, komşuları dahi sırt çevirmiş; birçok ülke mağdurlara sınırlarını kapatmıştır.        
  • Ancak unutulmamalıdır ki, milyonlarca Yahudi’yi yok etmeye çalışanlar sadece resmi kimlikli insanlar değil, aynı zamanda yüksek sayıdaki sıradan insanlardı.
  • Bu insanların, başkalarından sırf etnik ve dini kimliklerinden ötürü nefret etmek suretiyle insanlık tarihinin en büyük suçunu işlemiş olmaları karşısında herkesin çıkarması gereken dersler vardır.
  • Bu kapsamda, devletlerin temel sorumluluğu, Holokost mağdurları ile İkinci Dünya Savaşı sırasında hayatlarını kaybeden sayısız insanı sadece anmak değil, aynı zamanda böyle acıların tekrarlanmaması için eyleme geçmektir.
  • Yakın tarihimizde ırkçılığın ve farklılıklara duyulan nefretin yol açtığı böylesine bir felaket tecrübe edilmişken; antisemitizmin, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve İslamofobi’nin dünyada halen artış gösteriyor olması kaygı vericidir.
  • Özellikle bazı Avrupa ülkelerinde, ideolojik ve etnik nefretten beslenen siyasi hareketlerin güçlenmekte olduğunu kaygıyla müşahede ediyoruz.
  • Etnik ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı gibi nefret temelli eğilimlerin toplumlar için küresel tehditler olduğu herkesin hemfikir olduğu bir vakıadır ve bunlarla mücadelede sıfır tolerans gösterilmesi elzemdir.
  • Öte yandan, bu olgularla mücadelede akademiyaya, sivil topluma ve bireylere de önemli roller düşmektedir.
  • Vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesinde akademik kurumlarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin önemi yadsınamaz.
  • Günlük hayatta karşılaşılan kin ve düşmanlık içeren söylem ve hareketlere karşı sessiz kalmayıp, gerekli önlemlerin alınması, Holokost kurbanlarının hatırasının onurlandırmasına da hizmet edecektir.

Saygıdeğer misafirler,

  • Ülkemizde, antisemitizmi de kapsayan her türlü ayrımcılık kanunlarımızca yasaklanmakta ve cezalandırılmaktadır.
  • Etnik ve dini kimliklerin nefret objesi haline getirilmesinin ve bununla yeterince mücadele edilmemesinin nelere yol açabileceğinin en elim örneği Holokost’tur.
  • Ülkemiz, Holokost’a dair toplumsal farkındalığın daha geniş kitlelere ulaştırılmasını teminen yapılan çalışmalara destek olmaya kararlılıkla devam edecektir.
  • Bu kapsamda, 1998 yılında kurulmuş olan Uluslararası Holokost’u Anma İttifakı (IHRA) bünyesinde, 2008 yılından bu yana gözlemci ülke sıfatıyla faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.
  • Türkiye bu statüde nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan müteşekkil tek ülkedir.

Değerli konuklar,

  • Nazi rejimi ve müttefiklerinin kendileri için hazırladığı korkunç sondan kaçan ve vardıkları ülkelere kabul edilmeyip kaderlerine terk edilen Yahudileri hatırladığımızda bugün de bu elim hadiselerden çıkarılacak dersler olduğunu görüyoruz.
  • Devletlerin siyasetlerinde, insan odaklı yaklaşım benimsemelerinin ve insani dramlar karşısında kayıtsız kalmayarak işbirliği yapmalarının ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.
  • Günümüzde Suriye’den kaçan milyonlarca sığınmacının, Myanmar’da zulme uğrayan Rohinga Müslümanlarının ve açık denizlerde kaçakçıların insafına bırakılan sayısız insanın varlığı, uluslararası toplumun bu tehditlerle mücadelede ortak hareket etmesinin gerekliliğini ortaya koyan birkaç örnektir.
  • Ülkemiz benzer dramlara sessiz kalmamış ve sorunların giderilmesi yolunda tüm imkânlarını seferber etmiştir.
  • Türkiye, geçmişinden aldığı güçle, ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, İslamofobi ve her türlü aşırılığın engellenmesi için çaba göstermeye devam edecek; barış, hoşgörü ve diyalog çağrılarını sürdürecektir.
  • Bu anlayışla, sözlerime son vermeden, Holokost suçu işlenirken bu zulme karşı duran insanların aziz hatıralarını önünde saygıyla eğiliyorum.
  • Holokost vahşetine seyirci kalmayan, başta Türk diplomatları olmak üzere, Holokost mağdurlarını kurtarmak için hayatını riske atan insanları burada minnetle anıyorum.
  • Holokost’ta yaşamını yitiren milyonların acılarını hatırlamak ve gelecek nesilleri bilinçlendirerek bu suçun tekrarlanmaması amacıyla düzenlediğimiz bu anma törenine dört yıldır ev sahipliği yapan Ankara Üniversitesi’ne tekrar teşekkür ediyorum.
  • İnsanlık tarihinde benzersiz bir soykırım örneği olan Holokost süresince vahşice katledilen tüm insanları sizlerin huzurunda bir kez daha saygıyla anıyor ve Holokost gibi felaketlerin bir daha yaşanmamasını diliyorum.

Uluslararası Holokost Anma İttifakı Başkanı Büyükelçi Aylin Taşhan

Sayın Bakan Yardımcım
Sayın Rektör, Muhterem Hahambaşı,
Türk Yahudi Toplumumuzun Saygıdeğer Başkanı ve Saygıdeğer Mensupları,
Sayın Büyükelçiler ve Kordiplomatiğin Değerli Üyeleri,
Değerli Öğrenciler, Kıymetli Konuklar,

“Holokost”, insanoğlunun etnik, dini ya da cinsel kimliği sebebiyle maruz kaldığı zulmün
kapsamı ile tarihte benzeri bulunmayan en vahşi suçtur. İnsanlık tarihinin bu karanlık
döneminde sistemli bir şekilde katledilen altı milyon Yahudi’yi ve diğer grupları saygıyla
anıyorum.
Daha önce örneği görülmemiş sözkonusu soykırımın failleri, amaçlarına ulaşmak için her
hatırlandığında insan vicdanını yaralayan yöntemlere başvurmuştur. İnsan eliyle meydana
gelen bu suçun herkesçe bilinmesini sağlamak ve insanoğlunun kendinden farklı olana
duyduğu nefretin ne gibi korkunç sonuçlara yol açtığını göstermek, mağdurların aziz
hatıralarına saygımızın da bir gereğidir. Bu kapsamda, en önemli görevlerimizden biri,
gelecek nesillerin, farklı gördüklerine kin beslemeyeceği, saygı ve hoşgörünün hakim
kılınacağı bir dünya inşa etmektir.
Bu anlayışla, Birleşmiş Milletler’in, 2005 yılında İkinci Dünya Savaşı Dönemi’nin en büyük
toplama kampı olan Auschwitz-Birkenau’nun kurtarıldığı tarihi temsilen 27 Ocak gününü
“Uluslararası Holokost Anma Günü” olarak kabul ettiği karara ortak sunucu olmuştur.
Buna ek olarak, Holokost’un etraflıca araştırılmasını ve bu suçun yeni nesillere layıkıyla
öğretilerek tekrarını önlemeyi amaçlayan “Uluslararası Holokost Anma İttifakı (IHRA)” adlı
kuruluşun çalışmalarına 2008 yılından bu yana gözlemci üye sıfatıyla katılmaktadır. Bu
kapsamda, son olarak, İtalya’nın Ferrara kentinde 25-27 Kasım 2018 tarihlerinde düzenlenen
IHRA Genel Kuruluna Bakanlığımız ile Türk Yahudi Cemaatini temsilcilerinden oluşan bir
heyetle katılım sağlanmıştır.
Bizler, Holokost’a ilişkin faaliyetlere katkıda bulunmayı, IHRA kapsamındaki
yükümlülüklerimizin ötesinde, tarihin bizlere verdiği bir sorumluluk olarak da kabul ediyoruz.
Bu sorumluluğumuzu yerine getirmede en önemli unsurun eğitim olduğu düşüncesiyle,

ülkemizde 2011 yılından itibaren düzenlenen Uluslararası Holokost Anma Günlerini

üniversitelerimizin ev sahipliğinde gerçekleştirmekteyiz. Böylece, Holokost kurbanlarını
anarken, gençlerimizin, tarihteki en büyük insanlık suçu hakkında bilgilenerek, böylesi
mezalimlerin tekrar vuku bulması riskine karşı hep birlikte “Bir Daha Asla” diyeceklerine
inanıyoruz.
Kıymetli Misafirler,
Ülkemiz Holokost’un mağduru ya da faili olmamış, seçkin diplomatlarımız geçmişte
Holokost mağdurlarına kol kanat germişlerdir. Ayrıca, Holokost’a yönelik ilkesel
yaklaşımımız çerçevesinde, bu vahşi suçun anılması ve bir daha asla tekrarlanmamasını
teminen çeşitli faaliyetlerde bulunduğumuzu da ifade etmek isterim.
Bu kapsamda, Milli Eğitim Bakanlığımız ve Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinin de
katkılarıyla Holokost eğitimi konusundaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Auschwitz-
Birkenau Müzesi Vakfı’nın oluşturduğu fona geçmiş yıllarda katkıda bulunduk. Farklı
kültürler ve dinler arasında diyaloğu geliştirmeyi amaçlayan Aladdin Projesi, Vaşington’da
yerleşik Holokost Anma Müzesi, Amsterdam’daki Anne Frank Evi ve Kudüs’teki Yad
Vashem gibi kurumların yanı sıra, Holokost ve antisemitizmle mücadele alanında faaliyet
gösteren çatı kuruluşlarla işbirliğini sürdüreceğiz.
Holokost mağdurlarının anılarının yaşatılmasına yönelik etkinliklerimizden bir diğeri de
“Struma” gemisinde hayatını kaybedenler için düzenlediğimiz anma törenidir. Romanya’nın
Köstence Limanı’ndan 769 Yahudi yolcusuyla kalkan “Struma” adlı gemi, motorunun açık
denizlerde arızalanması üzerine Sarayburnu açıklarında demir atmak zorunda kalmıştı.
Ülkemiz, Struma’nın yoluna devam edebilmesi için büyük çaba göstermiş, ancak İkinci
Dünya Savaşı koşullarında bu çabalarında muvaffak olamamıştır. Sözkonusu gemi, 70 günlük
bekleyişin ardından, İngiltere’nin Filistin’e geçiş izni vermemesi üzerine geri döndüğü
Karadeniz’de 24 Şubat 1942 tarihinde Sovyetler Birliği tarafından torpille batırılmıştır. Yakın
tarihimizde “Struma faciası” olarak bilinen olayın mağdurları 2015’ten beri her yıl İstanbul
Valiliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen törenlerle anılmaktadır.
Geçtiğimiz sene sadece acıları anmak için değil, sevinçleri paylaşmak için de bir araya geldik.
Bu bağlamda son yıllarda İstanbul’da coşkulu kalabalıklarla kutlanan Hanuka Bayramında,
ayrıca, Avrupa’nın en büyük 2. Sinagogu’na sahip olan Edirne şehrimizde vakıflar haftası
kapsamında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Yahudi Cemaatimiz tarafından 13 Mayıs 2018
tertiplenen etkinlikte Bakanlık temsilcilerimiz de hazır bulunmuşlardır.

Değerli konuklar,

Ülkemiz, ayrıca, antisemitizmle mücadele çerçevesinde AGİT nezdinde yürütülen çalışmalara
da önemli katkı vermektedir. "AGİT coğrafyasında antisemitizmle mücadele” konulu
konferanslara her sene Bakanlığımızca üst düzeyde katılım sağlanmaktadır.
Holokost’un her yönüyle araştırılmasına verdiğimiz desteğin yakın geçmişteki önemli
örneklerinden birini, “Türk Pasaportu” belgeseli teşkil etmektedir.
Holokost’tan kurtulanların tanıklıkları, bu dehşet uyandıran suçun boyutunun birincil
kaynaklardan öğrenilmesinin yanı sıra, mağdurlara sırtlarını çevirmeyerek, hayatlarını riske
atarak onları kurtaran kahramanların da gün yüzüne çıkmasını sağlamaktadır.
Bugünkü anma etkinliğimiz kapsamında, bir kurtuluş ve fedakârlık hikâyesini hatırladık.
Rodos Konsolosu Selahattin Ülkümen’in Alman İşgal Kuvvetleri Komutanlığı nezdindeki
müdahalesi sayesinde kurtulan Lina Kantor’un tanıklığı, diplomatlarımızın sözkonusu
dönemde görev bilinciyle hareket ederken eksik etmedikleri sağduyulu tutuma ayna
tutmaktadır.
Bu vesileyle, İkinci Dünya Savaşı Avrupa’sındaki vahşete sessiz kalmayarak, Yahudi
vatandaşlarımızı kurtarmak için hayatlarını tehlikeye atan, başta Selahattin Ülkümen, Necdet
Kent, Namık Yolga ile Nebil Ertok olmak üzere tüm Türk diplomatlarını saygıyla anıyorum.
Ülkemizin sözkonusu katliamlara karşı sergilediği ilkesel tutumun sözcüleri olan meslek
büyüklerimize, bizlere bıraktıkları bu onurlu mirastan dolayı müteşekkirim.
Kıymetli misafirler,
Gelecek nesillere barış içinde bir dünya bırakabilmek amacıyla anti-semitizm, ırkçılık,
yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi olgularla var gücümüzle mücadele etmeye ve genç
nesillere farklılıklara saygı duymayı öğretmeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle, ulu önderimiz Atatürk’ün davetiyle ülkemizde bilimsel araştırmalarını sürdüren
ve binlerce öğrenci yetiştiren, Nazi mağduru Yahudi bilim insanlarına kapılarını açan Ankara
Üniversitesine, bu anlamlı törene dört yıldır ev sahipliği yapmasından dolayı şükranlarımı
sunuyorum.
Sözlerime "bir daha asla" diyerek son veriyor ve tüm Holokost kurbanlarını huzurlarınızda
saygıyla anıyorum.

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş

SAYIN BAKAN YARDIMCIM,

DEĞERLİ HAHAMBAŞIM,

SAYIN BÜYÜKELÇİLER,

KIYMETLİ KONUKLAR

VE SEVGİLİ ÖĞRENCİLER

BU YIL, BİR KEZ DAHA SON 3 YILDA OLDUĞU ÜZERE 2. DÜNYA SAVAŞI’NDA YAŞAMLARINI YİTİRENLER İÇİN HOLOKOST KURBANLARINI ANMA TÖRENİNDE, ÜNİVERSİTEMİZ EV SAHİPLİĞİNDE, BİR ARADA BULUNUYORUZ.

HOLOKOST DENİLDİĞİ ZAMAN BİRÇOK İNSANIN ZİHNİNDE BİR FİKİR OLUŞMADIĞINDAN EMİNİM.

ANCAK SİZLERİN, ÖZELLİKLE DE VE BU BENZERİ ETKİNLİKLERE KATILANLARIN BİLDİĞİ ÜZERE, BAHSE KONU OLANIN 6 MİLYONDAN FAZLA İNSANIN VAHŞİCE ÖLDÜRÜLMESİ VE AMAÇSIZCA BİR HİÇ UĞRUNA KURBAN EDİLMESİ DEĞİLDİR.

HOLOKOST İNSAN CANININ İNSAN ONURUNU VE YAŞAMA HAKKINI TÜMÜYLE ORTADAN KALDIRARAK İNSANLIK DIŞI YAPILAN TÜM EYLEMLERİN BİR BÜTÜNÜDÜR.

ÖYLE Kİ, BU BÜYÜK VAHŞET SONRASINDA GELEN NESİLLERDE BİLE YAŞATTIRILAN BÜYÜK TRAVMANIN İZLERİ DEVAM ETMEKTEDİR.

YAŞANILAN ACI VE VAHŞETİN TEKRARININ OLMAMASI İÇİN O VAHŞETTEN KURTULAN BİRÇOK İNSAN YAŞADIKLARINI “TANIKLIK” OLARAK GELECEK NESİLLERE AKTARMAYA ÇALIŞMIŞTIR.

KUŞKUSUZ DÜNYAMIZDA YAŞANILAN TEK VAHŞET, TEK KATLİAM, TEK SOYKIRIM NE YAZIK Kİ YALNIZCA BU DEĞİLDİR.

AMERİKA’NIN KEŞFİNDEN BAŞLAYARAK GÜNÜMÜZE KADAR, DÜNYAMIZ SAYISIZCA VAHŞETE TANIKLIK ETMİŞTİR.

ANCAK MODERN DÜNYAYA BAKILDIĞINDA VE ÖLDÜRÜLENLERİN SAYISI DİKKATE ALINDIĞINDA EŞİ BENZERİ OLMAYAN BİR ZULÜM OLDUĞU ORTADADIR.

YAKIN TARİHE BAKILDIĞINDA DA RUANDA, BOSNA, YEMEN VE DAHA NİCE COĞRAFYALARDA BENZER ZALİMLİKLER, NE YAZIK Kİ, YAPILMIŞ VE YAPILMAKTADIR.

ÜNLÜ YAZAR ELIE WIESEL’IN DA DEDİĞİ GİBİ “BİZLERİN ACI GEÇMİŞİ GELECEK NESİLLERİN GELECEĞİ OLMAMALIDIR”.

HEPİMİZİN ORTAK AMACI BARIŞ, HUZUR VE AHENK İÇERİSİNDE BİR ARADA YAŞAMAK VE BİRBİRİMİZE İNSAN ONURUNA YARAŞIR ŞEKİLDE DESTEK OLMAKTIR.

ANCAK, TARİH BİZLERE İNSANOĞLUNUN HER DAİM BU KADAR DA SAĞDUYULU OLMADIĞINI BİRÇOK KEZ GÖSTERMİŞ VE GÖSTERMEKTEDİR.

NİTEKİM İNSANOĞLUNU YARATAN ALLAH EVRENDE YER ALAN TÜM CANLILARIN UYUM İÇERİSİNDE YAŞAYABİLMELERİ İÇİN GEREKLİ ZEMİNİ OLUŞTURUP, SUNMUŞTUR.

GÜNTER GRASS’IN DA DEDİĞİ GİBİ “HANGİ ÇİÇEK DİĞERİNE RENGİNİN SARI OLDUĞU, YA DA HANGİ KUŞ DİĞERİNİN ÖTÜŞÜNÜN KÖTÜ OLDUĞUNU SÖYLEYEREK ONU DIŞLAR Kİ?”

AMA İNSANOĞLU, NE YAZIK Kİ, KENDİSİNDEN FARKLI OLANI TEHLİKE OLARAK GÖRÜP, ONU YOK ETME EĞİLİMİNDE OLMAYI YEĞLEMİŞTİR.

CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU OLAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TARAFINDAN BİRÇOK FAKÜLTESİ KURULMUŞ OLAN ÜNİVERSİTEMİZDE, KURULUŞ MİSYONUMUZA UYGUN OLARAK, DİN, IRK, SİYASİ EĞİLİM FARKI GÖZETİLMEKSİZİN TÜM PAYDAŞLAR “BİLİM” OLAN ORTAK İLKE ETRAFINDA BİR ARAYA GELMEKTEDİR.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ OLARAK HER ZAMAN TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜNE VE ŞİDDETE KARŞI OLARAK ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRDÜK VE SÜRDÜRMEKTEYİZ.

GEÇEN SENEKİ TÖRENİMİZE KATILANLAR HATIRLAYCAKTIR; O DÖNEMDE ORDUMUZ AFRİN HAREKÂTINI HENÜZ BAŞLATMIŞTI VE TÜM KONUŞMACILAR KONUŞMALARINA ÜLKEMİZİN DEVLETİMİZİN BİRLİK VE BERABERLİĞİNİN MUHAFAZA EDİLMESİ, ORDUMUZUN VE ÜLKEMİZİN ALNININ AKIYLA HAREKÂTIN ÜSTESİNDEN GELMESİ İÇİN VE DAHA DA GÜÇLENEREK VAR OLMASI İÇİN TEMENNİDE BULUNMUŞTU.

O DÖNEM YAŞANILANLAR TÜM VATANDAŞLARIMIZIN KENETLENEREK AYNI AMAÇ DOĞRULTUSUNDA NASIL BİR GÜÇ BİRLİĞİ İÇERİSİNDE OLDUĞUNUN KANITIDIR.

BU DURUM OSMANLI İMPARATORLUĞUMUZDAN GÜNÜMÜZE KADAR TÜM TOPRAKLARIMIZDA SÜREGELMİŞTİR VE İLELEBET DEVAM EDECEKTİR.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ OLARAK BİZLER BİLİMİN VE BİLİM ADAMININ TOPLUM YARARI DOĞRULTUSUNDA ÇALIŞMASI VE ÜRETTİKLERİYLE TOPLUMUN HİZMETİNDE OLMASI GEREKTİĞİNİN ÇOK İYİ BİLİNCİNDEİZ VE ÜNİVERSİTE OLARAK HER DAİM SİYASETTEN UZAK, TARAFSIZ DURUŞUMUZU KORUMUŞUZDUR.

BUNUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGELERİNDEN BİRİ KURULUŞ YILLARIMIZDA AVRUPA’DAKİ VAHŞETTEN KAÇARAK ÜLKEMİZDE VE ÜNİVERSİTEMİZDE GÜVENLİ BİR LİMAN BULARAK AKADEMİK ÇALIŞMALARINI VE YAŞAMLARINI SÜRDÜREN ONLARCA YAHUDİ BİLİM ADAMIDIR.

BU VESİLEYLE HEPSİNİ RAHMETLE ANIYOR, ÜLKEMİZE VE ÜNİVERSİTEMİZE VERDİKLERİ DESTEKLER İÇİN ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM.

ALLAH’IN BAHŞETTİĞİ CAN KUTSALDIR VE BU CANI KORUMAK VE KOLLAMAK HEPİMİZİN SORUMLULUĞUNDADIR.

SON OLARAK BÜTÜN BU YAŞANANLARDAN VE DENEYİMLERDEN YOLA ÇIKARAK SÖZLERİME PRIMO LEVI’NİN ÜNLÜ SÖZÜ İLE SON VERMEK İSTİYORUM.

“BİR DAHA ASLA YAŞANMAMASI İÇİN!”