Sayın Valim,
Sayın Hahambaşım,
Sayın Belediye Başkanım
Sayın Vakıflar Genel Müdürümüz
Sevgili dostlarımız,

Edirne'de ki iftarımıza İstanbul'dan tekrar heyecanla gelen kardeşlerim,

Bu mübarek Ramazan iftarında oruçlarınızı açmak için soframızı sofranız yaparak bizleri onurlandırdınız, hoş geldiniz, teşekkür ederiz...

Bugün aramızda olamayıp mesajları ile bizlere katılanlara, başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakan yardımcımız Sayın Bülent Arınç'a, Kültür ve Turizm bakanımız Sayın Ömer Çelik'e teşekkür ederiz.

İftarımızı Edirne Sinagogumuzun bahçesinde gerçekleştirecektik,
ancak hava muhalefeti dolayısıyla mümkün olmayınca bizlere bu Kervansaray'ın tahsis edilmesinde emeği geçen Trakya Üniversitemizin, Sayın Rektörü Yener Bey'e ve Vakıflar Bölge Müdürümüz Osman Bey'e çok teşekkür ederiz.

Bu akşam burada bir ilki daha yaşıyoruz. İskeçe ve Gümülcine seçilmiş Müftüleri bizleri onurlandırdılar. Sayın Müftülerimize hoş geldiniz diyor ve Batı Trakya'daki cemaatlerine, oradaki kardeşlerimize sevgilerimizi iletmenizi rica ediyorum.

1934 yılında Trakya'da yaşadığımız ilk kırılma ile yok olmaya başlayan hayatımız 3 ay önce Vakıflar genel müdürlüğümüzün geçmişin tüm acılarının tamiratının sorumluluğunu hissederek onardığı Edirne sinagogumuzla bir dönüm noktası yaşadı. Milad olarak ta adlandırdığım bu dönüm noktasını, acaba ileriye taşımayı başarabilecek miydik ?
Eski halinden daha güzel, tüm görkemi ile inşa edilen bu bina, bizlere bir sinagog, kaybolmaya başlayan bir anlayışın da dönüşüm sembolü haline gelir, geçmişlerin tamiratına örnek olabilir miydi ?

Geçen bu kısa zaman içinde dahi sinagogumuzun yerli yabancı binlerce ziyaretçisi oldu, bizlerde sinagogumuza defalarca ve her seferinde büyük bir heyecanla geldik, sinagogumuzla, Edirne ile bütünleştik.
Bugün 3. sergimizi açtık ve heyecanımız gelişerek devam ediyor.

Tabii Edirne, Batı'ya açılan sınır kapımız da olduğundan, bizlerde Edirne'ye gelişlerimizde yüzlerce kişi otobüslere sığmayıp geldiğimizden galiba bu şekilde gelişlerimiz bazı yanlış anlamalara da sebep oldu.

Özellikle aynı dönemde İspanya'nın Sefarad Yahudilerine vatandaşlık hakkı tanıması, maalesef yurdumuzda artan Yahudi karşıtı söylemlerin de etkisi ile bu topraklardan topluca gitmeye hazırlandığımız algısı yaratılmaya başlandı.
İzninizle bu konu ile ilgili bir kaç söz söylemek isterim.
İspanya'da çıkan kanun 500 yıl evvel engizisyon felaketi sonucu yaşanan acıların, inançlarını ölüm tehdidi ile değiştirmek veya yüzyıllardır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda bırakılanlardan Sefarad Yahudilerine yapılanların, vatandaşlık haklarının iadesi yolu ile özrü, geçmişi tamir etme isteğidir.

Bir taraftan bu açılımı takdir ediyor olsak ta çıkan kanunun özellikle bazı şartlara bağlı olarak çıkmış olması bu özrün, amaçlanan tamiratın ruhunu zedelediği gerçeğini de vurgulamak gerekir.

Bu hak iadesine yapılan başvuruların Türkiye'mizi terk edip gitmeye hazırlandığımız şekilde haber edilmesi ise maalesef yarınların inşasına yardımcı olmamaktadır.
Yani kısaca evet serhat şehri Edirne'mize otobüslerden taşarak geliyoruz ancak buradan tekrar İstanbul'daki, İzmir'deki Bursa'daki Antakya'daki evlerimize dönüyoruz...

Diğer taraftan da doğrudur ki demografik olarak azalan toplumumuz korkutucu şekilde artan Yahudi karşıtı söylemler, komplo teorileri ve provokasyonların tehdit ve tedirginliğini halen yaşamaktadır.

Bu yaşananlar yarınımızın yaşamını sorgulayacak boyuta da gelmiştir.

Ancak bunlara çözüm Edirne'den öteye taşınmak değildir.
Çözüm Edirne'de başlatıp tüm kurumlarıyla geliştirmeyi başarabildiğimiz bu anlayışı Türkiye'mize yayabilmektir.
Nefret ve benzeri söylemler ile yaratılan tahribatın yalnız Antisemitizm boyutunun değil, tüm nefretin ve ayrımcılığın Türkiye'mden, Türkiye'mizden yok olması için mücadele etmeliyiz, etmeye de devam edeceğiz.

Bizleri 500 yıl evvel inancımızı, aidiyetimizi, kültürümüzü, geleneklerimizi koruyabilmemiz için kucaklayan kovulduğumuz topraklarda edindiğimiz kazanımları
bugün o topraklarda yaşayanlardan dahi daha iyi korumamızı sağlayan, vatanımız olan Türkiye'mize olan sorumluluğumuz, bugün ikilemler yaşasak ta bu mücadeleyi verebilmektir, vermektir.

Vatandaşlık anlayışımızın, inancımızın öğretilerinin olmazsa olmaz gerçeği ve gereği de budur.
Bunun içindir ki Edirne sinagogumuzun açılışından 3 ay sonra ‘acaba' diyerek sorduğum soruya buradan aldığımız güçle ‘evet' başarabiliriz, nefreti, ayrımcılığı sınırlarımızın dışına atabiliriz diyorum ve buna inanmak istiyorum.

Bu yolda vakıflarımızın öncülüğünde hepimizin önyargılarını kırmanın yolunu açan Edirne, sana teşekkür ediyorum.
Birliktelik söylemlerini hayata geçirebildiğimiz zaman ağıtların, birer şarkıya dönüşebildiğini hepimize gösterdin.

Sözlerime son verirken oruçlarınızın ve iftar sofralarının hepimizin nefis muhasebelerimize yardımcı olmasını, içimizde ‘Bir' olan Yaradan'ımıza yer açarak yaratmış olduklarını sevgi ile kucaklayan bir dünyaya vesile olmasını diliyorum.

Bugün bir ilk olarak cemaatimizin aktif olarak yaşamadığı Edirne'de sizlerin bizlere kattığı coşku ve cesaretle yaptığımız iftarı seneye gene vakıflarımızca onarılan ancak aynı heyecanla bütünleşemediğimiz Gaziantep sinagogumuzda da yapmayı diliyor, hepinize, sevgi ve saygılarımızı sunuyorum.